Simeranyada olarak her geçen gün fikirde de sanatta da hep birlikte bir şeyler yapma gayretimizi artırıyoruz. Eylül ayı sözleri ve şiirleri başta olmak üzere her ay üzerine yazarların neler söylediğine göz atmaya karar verdik. Eylül ayının ortasında yayınlıyor oluşumuz editöryal kısmı benim geciktirmemden kaynaklandı. Açıklama bitmiştir.
*ve güz geldi Ömür Hanım…” Cümlesiyle eylül ayına giriş yaptığımız bu günlerde, edebiyatçılar eylül hakkında neler yazmış, söylemişler? Sorusuna bir cevap aramak, bulduğum cevapları da sizlerle paylaşmak istedim. Cevaplarımın yanında naçizane ben de bir şeyler ekleyip nasip olursa ilk bölümü burada bitirmiş olacağım.
” Eylül,” kelimesinin biraz etimolojisine indiğimde Türkçede, Arapçada ve Süryanicede genellikle benzer anlamlara gelen, bağbozumu, üzüm hasadı, hasat zamanı olduğunu gördüm. Edebi camiada ise eylül, özellikle sonbahar mevsimiyle birlikte hüzünle anılmaktadır. Ağaç yapraklarının sararmaya, havanın yavaş yavaş soğumaya başlaması, kurşini gök, yağan yağmur gibi… Yazdan sonra yavaş yavaş da olsa bir yok oluşun olduğunu görüyoruz aslında. Bu da bazı yazarlarda olduğu gibi ölümü, hayatın geçiciliğini, insanın fâniliğini, yaşam döngüsünü hatırlatıyor.
Eylül Ayı Sözleri ve Bize Çağrıştırdıkları
Yahya Kemal Beyatlı’nın
Eylül bir hüzündür,
Necip Fazıl Kısakürek’in
Her şey boş, her şey kuru yaprak gibi savruluyor,
sözlerinden hüzün, melankoli, hayatın geçiciliği hakkındaki düşüncelerin uyuştuğunu görüyoruz. Sahiden de eylül sadece bunlardan mı ibaret? Sorumun cevabını ise ilk olarak Cemal Süreya’dan şöyle alıyorum;
Eylül’de aşk başkadır.
Ardından Ahmet Haşim ve Turgut Uyar’a baktığımdaysa sırasıyla;
Eylül sabahı gibi parlak serin bir ümit, Eylül toparlanışıdır kırgınların,
Şeklinde devam ediyor.
Bana göre ise hüzün ve ümidin tam ortası… Yaz kadar hareketli değil, daha sakin, daha bir içe dönüş zillerinin çaldığı, insanın ” yüce semavi meclisten gelen mektupları” dikkatli baktığında iyice fark edip başıboş olmadığının bilincine ayakları yere sağlam vaziyette basar gibi anladığı bir mevsim. Ve insanın başıboş olmadığını anlaması da içinin ümitle dolması için kâfidir diye düşünüyorum.
Eylül Ayı Şiir
Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı… ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir
engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür
hanım?
*şükrü erbaş, ömür hanımla güz konuşmaları.
Instagram üzerinden bizi takip etmeyi ihmal etmeyiniz!