Kitap okumak, veriler üzerinden baktığımızda ülkemizde pek de rağbet edilen bir eylem değil. Yazılıdan ziyade sözlü bir kültürel mirasa sahip olmamız, bu noktadaki en büyük sebeplerden biridir diyebiliriz. Çağımıza uygun sebepler aramaya kalkarsak, teknolojinin gelişimini dolayısıyla bilgiye erişimin kolaylaşmasını göz önünde bulundurmalıyız. Çünkü okumak bir yerde mecburiyetten doğmaktadır. Aradığınız bilginin Google’da bir cevabının olmaması, Youtube aramasında sonuç vermemesi bugün düşünülecek şey değil. Fakat bize, kitaba ihtiyaç olmadığı hissi veriyor. Burada da kitap okumanın esas anlamının dışına çıkıyoruz. Çünkü kitap okumak, yalnızca kitaptaki bilgiyi aldığımız için yararlı bir şey değildir. Kitap okumak, bizi daha makul düşünmeye, düşündüklerimizi daha doğru değerlendirmeye götürür. Örneğin Tolstsoy, Shakespeare gibi klasik eser sahiplerinin kitaplarını okumayı düşünelim. Şimdilerde insanlar bu kitapları Tolstoy okumuş olmak için, Shakespeare okumuş okumak için okuyor. Fakat o eserlerde kültürel anlamda ciddi izler yer almakta. Esas okunması gereken bu izlerdir. Yazarın iç dünyasına dalabilmek, onu keşfetmektir önemli olan.
İşte tam olarak bu noktada nitelikli okuma kavramı karşımıza çıkıyor. Eğer bir kitabı sadece sorulduğunda okudum demek için okuyorsa insanlar, o kitaptan fayda alamıyorlar. Bu durum klasiklerde kendini o kadar da belli etmezken, dava kitaplarında ciddi şekilde hissediliyor. Çünkü dava meselesinde keskin çizgiler var, bu çizgileri fark etmeden okumayan kişiler fazlaca sırıtıyor. Örneğin ben gördüğüm bir şey söyleyeyim: Ali Şeriati hayranlığı. Ali Şeriati hayranlığında ne var diyeceksiniz, bir şey var demiyorum ben de ama ona hayranken Necip Fazıl Kısakürek hayranı da olamazsınız. Ne yazık ki şimdi 1000kitap uygulamasına girseniz ikisini de okumuş, ikisini de çok seven, ikisine de hayran çok sayıda “okur” bulabilirsiniz. İkisini de okuyan bir kişinin ikisine de hayran olması mümkün olmadığı için söylüyorum bunları. Bir çırpıda ikisini aynı kefeye neden koyamayız size sayayım. Ali Şeriati ilk üç raşid halifeye söverken, Necip Fazıl Kısakürek onları peygamberden sonra görmektedir. Yalnızca bu örnek yeterlidir sanıyorum. Fakat daha etkili olması açısından Necip Fazıl Kısakürek’in Ali Şeriati hakkında “İslâmı sosyalizme bulaştırmasın, bıraksın İslâmı sosyalizmiyle yaşasın” minvalinde ettiği sözleri de burada yazmış olayım.
Yani demem o ki kitap okumak insanın ufkunu genişletir. İnsanı daha iyi düşünen bir insan yapar. İnsanın dünyaya bakış açısını kökten değiştirir, onu donanımlı, bilgili biri yapar. Fakat her kitap okuyan insan geniş bir ufka sahip, iyi düşünen, donanımlı, bilgili insan olamaz. En basit haliyle bugün insanlar, bir kitap hakkında konuşulurken bilmiyor olmamak için kitap özeti dinliyorlar. Evet özeti de okumuyorlar, onu da dinliyorlar. Sebebi yalnızca sorulunca veya konusu açılınca kitabı bilmiyorum dememek. İşte bu bilmiyorum dememe işi insanın tüm öğrenme yollarını da kapatıyor. Bilene kim ne öğretebilir söyler misiniz? Bir şeyi ancak onu bilmeyenler öğrenir. İnsan bilmediği kadar geniş ufka sahiptir. Eğer bildikleriniz, bilmediklerinizden çoksa vay halinize. Kendinizi kandırıyorsunuz, ufkunuzu tıkıyorsunuz, geleceğinizi karartıyorsunuz demek bu. Fakat bilmeseniz, şöyle göğsünüzü gere gere bilmeseniz öyle kapılar açılacak ki siz bile inanamayacaksınız.
Okuma serüveninde iş yalnızca nitelikli okura dönüşmekle, okuduğunu anlamakla, üzerine araştırmalar yapmakla da bitmiyor. Biraz önce söylediklerim biraz sitemvari söylemlerdi, çünkü hak vereceğinizi düşünüyorum ki bu gerçekten çok abes bir şey. Bilmiyorum dememek için çeşitli dalavereler yapmaktan bahsediyorum. Neyse o bahsi geride bıraktık, okuma sürecinde de öğrenme sürecinde de esas kısım hayata tatbiktir. Neticede ilim dediğimiz, amel edildiği takdirde kıymetlidir. Bu bahsi başka bir başlık altında ayrıca inceleyelim. Bu bahsi de daha fazla uzatmayalım. Mâlûm denemenin de çok uzun olmayanı makbüldür.
Haftalık deneme yazılarıma Simeranyada’da devam edeceğim. Kitap okumak üzerine denemeler #1 ile başlamış olduk. Yeni kitabım üzerinde çalışıyorum, bu esnada burada antrenman olsun diye yazıyorum sevgili okur, kitabım çıksın orada uzun uzun konuşuyor olacağız 🙂