Filmimiz, Türkçeye Dün Gibi, İngilizceye ise Only Yesterday ismiyle çevrilen 1991 yapımı bir filmdir. Filmin orijinal ismi ise Omohide Poro Poro’dur. Bir Japon anime filmi olup yönetmeni, Hayao Miyazaki’nin uzun süreli çalışma arkadaşı olan Isao Takahata’dır. Daha bilinir özelliğini söyleyecek olursam, o efsane Ateşböceklerinin Mezarı animesinin mucidi olan kişi diye belirtebilirim. Yine başarılı bir işe imza atarak keyifle, biraz hüzünle izleyebileceğimiz bir ürün koymuş ortaya.
Haydi,
“Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.”
diyen Edip Cansever ile çıkalım yola.
En son ne zaman hatırladınız çocukluğunuzu? Evet, hatırladığınızdan emin olurcasına soruyorum zira şairin dediği gibi hiçbir zaman bizi terk etmeyen bir zaman diliminden, bir ruh halinden bahsediyoruz: çocukluk. Hayatın bazı anlarında, muhakkak, gözlerimizin önünden akıp giden geçmiş zaman filmimizin bu durağında birçok kere durmuş ve hatta uzun uzun oyalanmışızdır. Hele ki bir de o duraktaki rol arkadaşlarımız ile bir araya gelmişsek buna kahkahalar, gözyaşları, pişmanlıklar, memnuniyetlerle dolu hissiyatlar da eklenmiştir. İşte şimdi bizler gibi duraklarına sevdalı olan Taeko’nun geçmiş zaman kesitinden bahsedeceğim size ve eğer ki izlenecekler listenize eklenmesine vesile olabilirsem, bu seyir esnasında tekrar o durakta inecek, dolaşıp duracaksınız ben gibi fakat ne kadar süre orada kalacağınızy siz bileceksiniz yine.
İncelememi aynı zamanda bir anı olarak da sizlere sunacağımı belirtmek istiyorum henüz yolun başındayken; hatta anının yanına deneme de yazabiliriz. Zira film bana o kadar çok şey anımsattı ki eskiye dair, bununla beraber o kadar çok hayat notumu önüme serdi ki yeniden, sanırım en çok da bu yüzden izleyen kişide hoş bir intiba bırakıyor. O aslında kısmen benim, bizim zaman tünelimiz oluyor.
Only Yesterday Konusu
Gelelim filmi tanıtmayan ama tattıran detaylara… Başkarakterimiz Taeko, Tokyo’da şirkette çalışan bir kadın. Şehirden uzaklaşma adına bir gün bir karar alıyor ve akrabalarının köyüne gitmek için bir trene biniyor. Trende ona eşlik eden şey ne sizce? Buna Taeko dilinde cevap vereyim hemen:
“On yaşındaki hayalimi tatilde yanımda götürmeyi düşünmemiştim ama her nasıl olduysa benimle gelmişti.”
Tren yolculuğu boyunca Taeko, çocukluk anılarını hatırlamaya başlıyor. Bu anılar biz izleyicilerin de yaşadığı anılardan başkaları değil elbette. Kendimden örnek verecek olursam haşlanmış yumurtanın sarısıyla beyazını kardeşler arasında değiştirip yememiz gibi… Okulun baskotbolcu öğrencisinin bana çıkma teklifi gönderdiği gün dilimin tutulması gibi ya da… Kardeşler arası yaşanan kıyafet krizleri… Okul heyecanları… İsrafı öğrenişimiz… Aile içi dinamikler… Yeninin tadılmasının verdiği heyecan… Bunun gibi nice çocukluk anılarına tanıklık ediyoruz yolculuk boyunca. Varsa babamızdan yediğimiz ilk tokat… Annemizin bir azarı… Keyifli ve kederli dediğim gibi. Ah evet bir de mutluluktan havalara uçmak ve üzüntüden kahrolmak deneyimleri…

Taeko işte tren camına yansıyan bu filmi izleyerek ve de bizlere izleterek köye ulaşıyor. Köyde doğa ile geçirdiği zamanlar, anılar, sorgulamalar ve arkadaşı Yamagata ile olan ilişkileri filmin kalan kısmını inşa ediyor. Film boyunca içinde olmayı düşleyeceğiniz (kendinize başka seçenek sunamayacaksınız) tabiat harikası yerlerde gezinerek çimlere oturup yapılan sohbeti, ateş böceklerini, dolunayı, rüzgârı hissediyorsunuz. Taeko’nun dediği gibi, şehirde sadece arabaların ve binaların olduğunu yeniden fark ediyorsunuz.
Taeko, kısa bir süre için geldiği bu köyde arkadaşına anılarını anlatmaya devam ediyor. Zaman zaman arabayla giderken, zaman zaman çimenlerde otururken ya da yürüyüş yaparken. Anılarda gezinmeye devam ederek çocukluğu hem yeniden hatırlıyor hem de bir nevi yüzleşme, eleştirme ve geleceğine hayat notları ekleme adına yaşantılarını süzgeçten geçiriyor. Bu esnalarda arkadaşı Yamagata’nın onu dinleyişi ve de anılarına yaklaşımı da takdire şayan. Bir müddet sonra bunu fark edip anlamlandırmaya başlayan Taeko’nun cümleleriyle de yine bir ipucu bırakayım sizlere:
“Nasıl olmuştu da benim karmaşık duygularımı anlamış ve onları düzenlemeyi başarmıştı? Bana bu kadar yaklaşmasına nasıl izin vermiştim? Elimi sıkmasını istediğim tek kişi oydu, sadece o. ”
Dün Gibi Filmi Dikkat Çekici Kısımlar
Ahh evet evet, hiç aşksız olur mu? Yalnız buradaki aşkın çekici kısmına dikkat çekmek istiyorum: Paylaşmak, anlaşılmak ve de bunların sağladığı huzur ile güvenin inşa ettiği o nadide duygudan bahsediyoruz. Öyle filmlerdeki ilk görüşte cereyan eden, içi boş ve de hızlandırılmış davranış değil bu. Birçok görüşte ve de itinayla…
Taeko günlerini bu şekilde doldurduktan sonra gitme vakti geliyor. Tam gitmek üzere hazırlanırken evin babaannesi onun aklındakini dile getirerek bir teklifte bulunuyor ona. Bunu dillendirmeyeceğim. Ama büyükler işini biliyor diyebiliriz.
Karakterimiz herkesle vedalaşarak trene biniyor. Bu sahne benim en beğendiğim sahnelerden biri oldu diyebilirim. Trende bir kalabalık vardır fakat anlatırsam filmin ilk izlenim keyfine büyük bir darbe indireceğimi düşündüğümden bu kısmı mevzu bahis etmeyeceğim. Fakat o kadar güzel bir sondu ki geri sarıp birkaç kere izlediğimi itiraf edeyim. E haliyle nasıl bittiğini de söyleyemeyeceğim fakat yine belirtmeliyim ki, böyle anlamlı sonların kalbimde derin bir yeri vardır.
Only Yesterday İzlenir mi? Only Yesterday Değerlendirme
Anime severlerin muhtemelen beğeneceği bir film olduğunu söylemeliyim. Anime sevmeyenler ya da hiç izlememiş olanlar için öngörüde bulunamayacağım. Şimdi sonlandırma faslına geçiyorum müsaadenizle. Başka bir zaman olsa “her izleyenin seveceği film” diyerek büyük oynardım ama bu filmi henüz hiç anime izlememiş olan üç kişiye izletmemin sonucuna dayanarak mübalağadan uzak duruyorum. Ayrıca film müziklerine de değinmek istiyorum. Sahnelerde hoş bir tat bırakan müzikler de filme güzellik kattı. Fakat mutlu sonlara ve de mutlu hatıralara olan düşkünlüğümden ötürü oyumu Harumi Miyako’nun Ai Wa Hana – Kimi Wa Sono Tane parçasından yana kullanıyorum. Hafızama yerleşti, hatırlayacağım, çaldıkça mutlu olacağım.
Bir de en sevdiğim film repliği gelsin son olarak:
“Eğer bugün hoşuna gitmiyorsa yarın olacak,
yarın da iyi gitmezse ertesi gün olacak,
ertesi gün de yolunda gitmediyse yeni bir gün daha olacak,
hiçbiri olmazsa bir yarın daha var,
her zaman yarın var,
her zaman. ”
Umutlu seyirler dilerim. Ayrıca Peyami Safa’nın Yalnızız adlı romanı hakkında bir inceleme okumak isterseniz bağlantıyı takip edebilirsiniz. Simeranyada’da her hafta yeni kitaplar, filmler ve daha neler neler konuşuluyor 🙂
Filmin değerlendirme kısmına geçmeden önce Simeranyada sosyal medya hesaplarına göz atmayı düşünebilirsiniz: