Denemeler serimizin üçüncü yazısıyla karşınızdayız. Simeranyada olarak kolektif bir şekilde denemelerle fikir dünyamızı genişletmeye çalışıyoruz. Bu sebeple denemeler serimiz tek bir yazar üzerinden devam etmeyecek. Sevmenin Tükenmesi deneme yazısı Alpagu Akçura’nın kaleminden sizlerle, editör notu burada sona eriyor.
Sevmenin Tükenmesi Üzerine
Twitter aleminde sabahın köründe sevmenin tükenilirliğine dair gördüğüm twitler üzerine gecenin üçüne kadar bu soruyu soruyordum kendime. Binbir düşünce geçti kafamdan koyun güderken, şimdi onları toparlamaya çalışacağım. Böyle üstten üstten konuşur gibi görünüyorsam affola, günün sonunda, heybede kalanı sesli düşünüyorum sadece.
Önce sevmek ne demek ona bakmak lazım, bu elle tutulur gözle görünür bir şey değil; her ne kadar elle tutulur, gözle görülür işaretleri olsa da.
Sevmek madde üstü bir eylem yani kalbin işi. Eğer bir iş kalpte olup bitiyorsa burada evvela kalbin özünü ne kadar koruduğu sorgulanmalı. Eskiye dair neredeyse hepimiz bir özlem duyarız hele ki çocukluk yıllarına. Çünkü o yıllarda insan masumdur, kalbine kötülük henüz nüfuz edememiştir hal böyle olunca da kalp işlevini harikulade bir şekilde gerçekleştirir. En masum örneği her halükarda annesine koşan minik ayaklardır, annesinden dayak yemiş olsa bile. Kalp böyledir eğer içinde sevgi varsa ne nefrete ne öfkeye ne dargınlığa yer yoktur. Ve zaman gün geçtikce kalbi sevgiden uzaklaştıran öldürücü bir zehre sahiptir.
İşte bu yüzden sevginin yanına tükenmek eklenince aklımıza yalnızca yetişkinlerin hayatına dair örnekler gelir (Sizin de aklınıza başka bir şey geldiğini sanmıyorum).
Tamam madem sevmek böyle bir şey masumiyet ister, saf olmak ister ama peki tükenir mi? Burada da şu soruyu sormak icap ediyor; tükendi denilen şey gerçekten sevgi mi? Biliyorum cevabı zor çünkü kendimizi sorguya çekmemiz gerekiyor. Seviyoruz dediklerimizi gerçekten seviyor muyuz? Bu sorgu bir kenarda dursun. Sevginin (burayı tükenmez kalemle yazdığımı varsayın) tükenmesi mümkün değildir, tabi gerçekten sevildiyse. Biliyorum aynı yere tekrar döndük “gerçek sevgi” kısmına çünkü insanız aceleciyiz. Birinin gözlerine henüz gözleri değmeden bile gözlerini üzerinden çekemeyeceğine inandırabilir kendisini, yani kalbini aldatır. Ah bu hile…hele ki kalbe değince sevdanın bile kimyasını bozmak ister.
Yani demem o ki insan ilk bakışta ve sonrasında kalbine uzanıp sevemedi de yanına yakıştırdıysa, karşısındakine değil de hayalindeki o ulaşılmaz, kusursuz olana bakıyorsa, annesinin ısrarına, babasının baskısına, gözlerin parmağının üzerinden çekileceği hevesine, romantik bir film sahnesine, mutlu sonla bittiğini bildiği bir kitabın ilk sayfasına bakıyorsa eğer kalbini nasıl duyup da sevdim diyebilir. Yani gerçekten sevmek için masumiyet gerekir, en azından o ilk an için.
Şimdi bitirmeden önce iki insandan bahsedelim, iki insan diyorum ne Yusuf ne Şivekâr sıradan iki insan; yıllar sonra yahut günler sonra birbirlerini sevdikleri iddiasından sonra ayrı düştülerse “hani sevmek tükenmezdi?” Sorusu aklı meşgul edecektir elbet. Bugün hava çok güzeldi yaklaşık sekiz saat koyun güttüm yani buna da cevabım var 🙂 ilk cevabım sizin de tahmininiz üzerine gerçekten sevmedi o iki insandan biri yahut her ikisi de. Gelelim ikinci cevaba; sevgi tükenmez tükenmesine de üstü kapanır. Kin dolar, göz değer, söz kırılır, toz kaplar. Tükenmez tükenmesine de tükendi sanılır çünkü kalpte kendisine ulaşan yollara taşlar döşenir, hep bir kenarda kalır belki aynı ilk günkü gibi belki biraz yaralı ama tükenmez kalbe yazılanı silmeye zamanın dahi ömrü yetmez.
Yazarı X (Twitter) Üzerinden takip edebilirsiniz! Diğer deneme yazılarımıza ise Deneme kategorimizden ulaşabilirsiniz.