Temel iki soru bağlamında Türkçeyi, Türkçenin önemini net bir şekilde anlamamız gerekiyor. Bu iki sorunun ilki; Bir topluluk nasıl millet olur sorusu. Bir topluluğun millet bilinci oluşturabilmesi, bir çatı altında toplanabilmesi, ırk mensubiyeti veya din mensubiyetinden geçmemektedir. Yani ırk gibi din gibi unsurlar, milletlerin özellikleridir fakat milleti bunlar oluşturmaz. Milleti oluşturan şey edebiyattır veya daha genel söyleyecek olursak dildir. Dolayısıyla Türkçe konuş çok konuş derken, temelde ırki bir mensubiyetten değil “biz” olmaktan bahsettiğimi söylemeliyim. Bu söylemi belki bazı gruplar ırkçı yaklaşımlarla söylemiş veya kullanmış olabilirler. Ben yıkmanın değil yapmanın, inşa etmenin tarafında olduğumdan olsa gerek her ne kadar ırkçı propagandaya alet olmuşsa da bu sözü bir kenara bırakmak gerektiğini düşünmüyorum. Gelin bu konuyu biraz detaylandıralım.
Türkçe Konuşmanın Anlamı
İlk olarak Türkçenin dünya üzerinde en çok konuşulan 5. dil olduğunu söylemeliyim. Türkçe dil haritasına bakacak olursak şöyle bir haritayla karşılaşıyoruz:

Türkiye özelinde düşünecek olursak pek çok etnik grup dağılımının Türkiye sınırları içerisinde yaşadığını, dolayısıyla ırk özelinde bir birliğin olmadığını görürürüz. Ülkemize özel bir durum değil elbette tüm dünyada böyle. Dine bakacak olursak yine geniş bir dağılımdan söz etmek mümkündür. Değerler dünyasına dalacak olursak çok daha karmaşık bir tabloyla karşılaşırız. Bakacağımız pencere dil olduğunda yani Türkçe olduğunda ise 85,33 milyon (2023) “bir” oluyoruz. Çünkü hepimiz Türkçe konuşuyor, Türkçe yazıyor, Türkçe düşünüyoruz. Bizi birleştiren, bizi “biz” yapan yegane şey de dolayısıyla Türkçe oluyor.
Bu noktalardan yola çıkarak diyebiliriz ki etnik olarak büyük çoğunluğunu Türkler oluştursa da, dini olarak büyük çoğunluğunu Müslümanlar oluştursa da Türkiye ne yalnızca Türklerden ne de yalnızca Müslümanlardan ibaret değildir. Fakat Türkiye, Türkçeden ibarettir. Yani Türkçe, Türkten de Müslümanlıktan da -bu coğrafyada biz olmak noktasından bahsediyorum- büyüktür.
Dünya üzerinde 220 milyondan fazla insanın resmi olarak ana dilinin Türkçe olduğu bir dünyada şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz ki Türkçe, Türkiye’den de büyüktür.
Tüm bunları tarafsız bir şekilde değerlendirecek olursak, en büyük değerimizin dilimiz olduğunu; Türkçeyi savunmanın, korumanın dahi yüceltmenin her birimiz için bir sorumluluk olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Şimdi gelelim tekrar Türkçe konuş çok konuş meselesine, buyurun:
Türkçe Konuş Çok Konuş
Vatandaş Türkçe Konuş sloganının bir tarihi var. Fakat Türkçe Konuş Çok Konuş Diyabakır cezaeviyle ilişkilendirilen bir söylem olarak işkence iddialarıyla ön plana çıktı. 1980 darbesinin sonuçlarından biri olarak bu durumu değerlendirmeyeceğiz. Bizim değerlendireceğimiz kısım, bu söylemi kimler için söyleyeceğim, ne için söyleyeceğimiz. Bunu netleştirdiğimizde, tartışmalı bir söylem olmaktan bu söylemi çıkaracak, bizi biz yapan yegane değerimize daha sıkı sarılmanın anlamını kavrayacağız.

Kendisini başka etnik gruplara mensup hissedenlerin de bu coğrafyada konuştuğu dil Türkçe. Çünkü yukarıda da vurguladığımız gibi bizi bu topraklarda var eden, devamlılığımızı sağlayan, bizi biz yapan unsur Türkçedir. Dolayısıyla diğer dilleri zenginlik, çeşitlilik olarak korurken, Türkçenin ırkımızdan da dinimizden de daha birleştirici bir unsur olduğunu unutmamalıyız. Etnik grup olarak Türk olan, tek dili Türkçe olanlar için de bu durum daha farklı değil. Bu söylemi ırkçı bir söylemden birleştirici bir söyleme taşırken ilk olarak kendim başta olmak üzere Türk olana Türkçe konuş çok konuş demek istiyorum. Son kısım olarak buraya da göz atalım:
Türk, Konuşacaksan Türkçe Konuş
Bu söylemi ilk olarak Türk olana, tek dili Türkçe olana söylemek gerekiyor. Zira Türkçenin korunması ve yüceltilmesi bizim için asli bir görevdir. Bu noktada diğer dillere karşı herhangi bir olumsuzluk veya onları reddetme durumu olmaksızın Türkçe düşünüp Türkçe konuşup, en önemlisi de Türkçe davranmalıyız. Bunu başarabildiğimizde 220 milyonun üzerinde insanın “bir” olduğunu, “biz” olduğunu görebileceğiz. Bunu başardığımızda dünyadaki en büyük birliğe, en büyük güce sahip olan da yine biz olacağız.
Türklük iddiasını ırkçılığa vardıranlar için de söyleyeceğim şudur: Türkçe için ne yaptınız, ne yapıyorsunuz, ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bu soruların altını doldurdukça ırkçılıkla değil Türkçe ile yükseleceğimizi herkes rahatlıkla görebilecektir.
Yazdıklarımı okuyacak kadar Türkçe bilen herkesle kendimi bir gördüğümün altını çizmek istiyorum.
En Büyük Türk serisine de Türkçe bir giriş yapmıştım, hız kesmeden oradan okumaya devam edebilirsiniz: Yunus Emre Türklüğü – En Büyük Türk #1