Yunus Emre’nin insanın gönlüne bakan, gönlüne akan, gönlünü okşayan bir yanı var. Bu öyle güçlü bir hâl ki üzerinden yüzyıllar geçti ama o günün insanlarını -yani atalarımızı- etkilediği kadar bizi de etkilemeye devam ediyor. Yunus Emre’nin deyişinin bir zamana hapsolmadığını da buradan anlayabiliriz, bu kadar geniş bir zamanda bu kadar büyük tesir uyandırması Türk dünyasının dışına taşan bir üne sahip olması ilk anda akla Peygamberimizi getiriyor. İşte bu yüzden Yunus’un sözleri bana sanki peygamberin söylediklerinin Türkçesi gibi geliyor. Aşk Bezirganı Sermaye Canı nutk-u şerifini dinleyince de aynı hisse kapılıyorum. Özellikle Nezih Uzel Aşk Bezirganı’nı söylüyorsa, sanki Yunus’un sesiyle söylüyor gibi hissettiriyor.
Konuya girişte okumaktan büyük keyif alsam da Nezih Uzel’den dinlemeyi tercih ettiğim Aşk Bezirganı Sermaye Canı nutk-u şerifinin bende uyandırdığı hislerden biraz bahsettim. Konunun temel maksadı bu ilahinin ne anlattığı üzerine düşünmek. Kelimelerin manalarına, manaların manalarına bakacağız yani 🙂
Aşk Bezirganı Sözleri
Burada Nezih Uzel’in söylediği kısmı yazacağım, kaynak da vereceğim tamamı için orada okuyabilirsiniz:
Aşk bezirgânı sermâye cânı
Bahâdır gördüm câna kıyânıZihî bahâdır cân terkin urur
Kılıç mı keser himmet giyeniÂşık olanın nişânı vardır
Melâmet olur belli beyânıYunus’un sözü
Kül olmuş özü
Kan ağlar gözü
Aşık olanınMansuru kim gör
Enel Hak dedi
Berdar ettiler
İşidin anı
Sözler ve beste için Kaynakça: Aşk Bezirganı Sermaye Canı İlahisi Sözleri tamamı için bağlantıyı takip edebilirsiniz.

Aşk Bezirganı Sermaye Canı Sözleri Anlamı
Bezirgan, Farsça “tüccar, tacir” manasındadır. Aşk tüccardır, sermayesi candır diyor Yunus. Ticarette sermaye, gözden çıkarılmış olan demektir. Sermayeyi, yok olacağını göze alarak ortaya koyarsınız, aşk da öyle bir hâl ki, canından geçmeyi canını yok saymayı göze almayı gerektirir.
Nitekim hemen devamında cana kıyanın, veya bizim açıkladığımız şekliyle canını sermaye edip ondan geçenin bahadır olduğu vurgusu yapılmaktadır. Bahadır, kahraman demektir. Aşk tüccarı için canını sermaye edebilen kişi kahramandır. Yunus burada tevazusundan kendisinin böyle bir bahadır olduğunu diyememiş de böyle bahadırları gördüğünü söylemekle yetinmiş. Biz bugün Türk dünyasının gördüğü en büyük âşık’ın da en büyük bahadır’ın da Yunus olduğunu çok iyi biliyoruz.
Zihî bahâdır can terkin urur kısmında ne mutlu o bahâdır’a ki canını terk etti denilmektedir. Urumak, eski Türkçe etmek, koymak gibi manalarda kullanılmaktadır. Bu kısım ardından gelecek olan çok güçlü ifadeyi desteklemek maksadıyla söylenmiş gibi geldi bana. Ardından söylenen “kılıç mı keser himmet giyeni” deyişi çok güçlü, çok tesirli bir söylem. Himmetin yardım, ihsan gibi manaları var. Yunus’un da himmet yerine buğday istediğine dair anlatılar vardır sonrasında bundan çok büyük pişmanlıklar duyar, dolayısıyla Yunus için ayrı bir yeri vardır himmetin. Biz himmete manevi güç diyelim Mansur’u kılıcın kesmeyişine dair bir alıntı vardır örneğin, himmet giyenlerdendir. Tasavvufta her şey İslamdandır, dolayısıyla peygamberler her zaman Tasavvufa rehberdir. Hazreti İbrahim’i hatırlayın, kılıcın kesmeyişinden dahası olmuştu, mancınıkla atıldığı ateş onu yakmamakla kalmamış bir de gül bahçesine dönmüştü. Tasavvuf, sen himmet giy seni ne kılıç keser, ne ateş yakar dememektedir. Tasavvuf, kılıç seni manada kesmez, kesse ne olur zaten bu yola sermaye canındı hemen teslim ediverirsin, der. Nitekim Hazreti İbrahim, mancınıkla ateşe atıldığında ateşin onu yakmayacağından emin değildi, ateş onu yakmasın diye yalvarıp yakarmadı da varsın yanan ben olayım dedi. Efendimiz aleyhissalatu vesselam miraca yükselirken, cebrail ona ben artık burayı geçemem, kanatlarım yanar demişti de efendimiz ko yanarsam ben yanayım deyip geçmişti. Türk tasavvufu da Yunus’un söyleyişleri de bu hâllerden hareketle oluşmuş, gelişmiştir. Tasavvuf yanmamanın, kesilmemenin hâli değil, yanmaya da kesilmeye de razı olmanın hâlidir.
Üçüncü beyitte biraz önce söylediklerimizin bir açılımı mevcut aslında. Âşık olanın nişanı vardır yani nişandan kasıt alamettir, işarettir. Sonrasında da bu alametin melamet olduğundan hatta melametin aşık’ın beyanı olduğundan bahsetmektedir. Melamet, kınanmaktır. Hâl ehli çoğunlukla alt tabaka tarafından kınanır bazen kafir bile ilan edilir çünkü ondaki ölümle yaşam arasındaki çizginin belirsizliği insanları ürkütür.
Yunus’un sözü kül olmuş özü kısmı bu nutk-u şerife ait değildir. Yunus’un genel bir söylemidir, çok da açıktır. İzahına lüzum yoktur.
Son kısımda Mansur’dan bahsedilmektedir. Söz konusu Hallac-ı Mansur, enel hak yani ben Hakkım demiştir. Bu söz küfür olarak algılanmış, Mansur idam edilmiştir. Yunus burada aşka canını sermaye etmiş bir başkasından bahsederek enel hak dediği için berdar edildiğini yani dar ağacına çekildiğini söylüyor. Yukarıda bahadırlıkla kahramanlıkla andığı, canı sermaye etmenin, candan geçmenin yolundan bahsederken, himmet giyeni kılıcın kesmeyeceğinden bahsediyor. Fakat buraya geldiğimizde Mansur’un dar ağacına çekildiğini de işittin değil mi diyor. Yani candan geçmek lafta değil, hâldedir. Dar ağacına çekiverirler, Mansur, dar ağacına çekilmezden evvel taşlanmıştı, her yanı kan içinde dar ağacına çekilirken yüzünde ne öfke, ne kızgınlık, ne de korku vardı, ifadesi yalnızca hoş bir tebessüm idi. Son beyitte Yunus Emre hazretleri bahadırlığın bu yönünü de anlatıyor, esasına bakarsak bize göre taşlanmak, dar ağacına çekilmek eziyettir, zuldür; onlara göre ise bu durum da ancak tebessümle karşılanacak bir durumdur.
Nezih Uzel Aşk Bezirganı
Aşk Bezirganı Sermaye Canı her ne kadar Hasan Dursun’dan da dinleniyor olsa da benim en çok gönlüme dokunanı Nezih Uzel’in söyleyişidir. Dinleyince bana hak vereceğinizden eminim:
Nezih Uzel Aşk Bezirganı
Türk tarihinin büyük bir bölümünde Tasavvuf esintisini dahası tasavvuf etkilerini görüyoruz. Tasavvufun Türk büyükleri tarafından da çoğu dönemde benimsendiğini, Türk düşünce dünyasının tasavvuf eksenli geliştiğini de açıkça görüyoruz. Tasavvuf tarihinin bu nedenle üzerine daha çok düşülmesi gerektiği kanısındayım. Tasavvufun da anlatımı büyük çoğunlukla meşklerle, nutk-u şeriflerle, ilahilerle yapılmıştır. Aşk Bezirganı Sermaye Canı da bunlardan bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. Tasavvuf müziğine Simeranyada’da daha çok eğileceğiz. Hoşlukla kalınız.
İlginizi çekebilir: Ömer Hayyam’ın Şarap Şiiri Aslında Ne Anlatıyor?