Sezai Karakoç, Leyla Köşesi şiir yorumu veya şiir incelemesi adına her ikisini de söyleyebiliriz. Simeranyada biz, şiirlerin bize verdiği ilhamı değerlendirmeye çalışacağız. Bu bazen çok derin manalarla bezeli bir şiir bazen de dobra dobra bizimle konuşan bir şiir olacak. Leyla Köşesi şiiri iki kategoriye de dahil değil. İkisinin tam ortasında diyebiliriz. Fakat açık bir şekilde şiiri bir bütün olarak ele alacağız. Çünkü satır satır incelemenin uygun olmadığı bir şiir Leyla Köşesi. Dilerseniz ilk olarak şiirle başlayalım. Bir bütün olarak şiiri okuyun, dilerseniz dinleyebilirsiniz. Fakat çok farklı seslendirmeler olduğu için Simeranyada Youtube kanalında seslendirilmeden buraya dinlemek için bir kayıt bırakmayacağım.
Leyla Köşesi Şiiri
Sezai Karakoç’un “Gün Doğmadan” adlı şiir kitabında yer alan Leyla Köşesi şiiri:
Bir de bakalım Leyla köşesinden
Aşkın kadın adlı penceresinden
Bırakmıştı kendini yazılmış olana
Susmak ve konuşmamak denen câna
Evlenmişti ve görünüşte mutlu
Şimdiden memnun ve gelecekten umutlu
Fakat bir eksiklik, ufacık bir nokta
Kalbi kurcalıyordu hâlâ
Mecnun ne olmuştu, neredeydi
Nasıldı, ne yapıyordu hali neydi
Geceleri loş gölgeler arasında
Kum tepelerinde ay yarasında
Mecnun’a benzeyen hayaller olurdu
Bu anlarda sanki kalbi dururdu
Bitmiş olan bir daha mı başlayacak
Ne çare başlayan başlamamış
Bitmiş bitmemiş olacak
Gibi gelirdi O’na
Ürküntü geçmiş ama erememişti huzura
Karanlık bitmiş fakat erememişti huzura
Ay tutulmuş tutulmuş kurtulmuştu
Gönlü, zaman zaman tutuşmuştu muştu
Gün kırmıştı siyah çerçevesini
Yarmıştı ışıkta ötesini berisini
Baskın korkusuyla ürperen çadırların
Bugün düzen ve güven, ama yarın?
Yarına bir güvence olmayan
Neye yarar böyle bir şimdiki zaman
Acıyla da olsa dopdolu olan hayat
Boşalmıştı zembereği boşalmış bir saat
Gibi, dönmüştü bomboş bir kağıda
Ağzındaki tat benzemiyor eski tada
Irmak kurumuş, rüzgâr esmiyor
Yakıcı güneşi bir parçacık bulut örtmüyor
Arzu ve korku iki karanlık duygu
Yüreğinde birbirini kovalayıp duruyordu
Ya bir gün geri dönerse Mecnun
Yine altüst olursa ortalık bütün
Daha mi iyi olur daha mi kötü bilmiyordu
Bir umut vardı gönlünde eksilmiyordu
Sonra kızıyordu kendine kınıyordu kendini
Kapamak istiyordu içinde eskinin kepengini
Eski eski oldu diyelim ama neydi yeni
Ve nasıl eskitmeli eskimeyeni
Nasıl öldürmeli ölmeyeni
Nasıl diri sayarsın ölü olanı
Eski bir zehirdi belki ama, yeni
Andırıyordu tatsız tuzsuz bir yemeği
Beklemek, neyi bekledigini bilmeden
Gün günü, ay ayı kovalarken
Beklemek bir vaktin doluşunu
Öç alan kaderin zalim oyunu
Her şey akılla kurulu, akılla düzgün
Ama aklın içinde olmalı baharat gibi
Bir parçacık delilik
Oysa Mecnun almış bütün deliliği gitmiş
Kupkuru bir hayat kalmış ve adeta oyun bitmiş
Arzulanan zenginlik, at, kumaş ve ziyafet
Yetmez olur insana bir gün elbet
İnsan hep bir şey umar bekler
Ne olduğunu bilmez fakat
Fakat sonradan duruldu Leyla
Tevekkülle huzuru buldu Leyla
Ruhta kopan fırtınalar dindi
Gökten gönle sükunet indi
Anladı ki acı tatlı, soğuk sıcak
Geçmiş ve gelecek, ayrılmak ve kavuşmak
Hep aynı varoluşun dönüşümleri
Aydınlanışları ve sönüşümleri
Her şey havada döner durur
Sonunda Tanrı varlığında yok olur
Ruh hürdür, vücut esir
Ruh baldır, beden zehir
Ruh hürdür Tanrı aşkıyla
Bağlı degil yer ve zaman kaydıyla
Farketmez gelse gelmese Mecnun O’na
Gitse gitmese O’na Leyla
Tanrı katında buluşmuşlardır
Hakikat yurdunda kavuşmuşlardır
Sezai Karakoç Leyla Köşesi Şiir Yorumu
Şiir, kişinin ondan anladığı her ne ise odur diyerek sizleri benim penceremden bir şiire bakmaya davet ediyorum.
İlk şiir yorumu için böyle bir giriş yaptıktan sonra “Bir de bakalım Leyla köşesinden, Aşkın kadın adlı penceresinden” mısraları ile başlayan üstad Sezai Karakoç’un Leyla Köşesi’ni ziyaret ediyoruz.
Şiir, Leyla’nın gözünden aşkı, aşkla beraber hayatı anlatmakta bizlere. Leyla evli, hayatı dışarıdan gayet düzgün ve mutlu görünmekte fakat öyle değil. Çünkü Leyla teslim olmamış, yalnızca yazılmış olana bırakmış kendini. Teslim olmak ve olmuş olana boyun eğmek arasındaki o incecik fark O’nu yeniden kaldırmış ayağa.
Mecnun’un silinip gitmeyen hayali, yaşadığı dünya ve içindeki dünyanın farkını ortaya koyup görünenin ardındaki huzursuzluğunu çıkarıyordu meydana. İşte hayatın anlamının sorgulandığı yer de burası. Leyla içinde bulunduğu sorgudan her ne kadar utansa da bu onun elinde olan bir şey değil. Ha Leyla kendisini kınıyordur, hakkıdır veya değildir, o ayrı konu, biz kınamayalım.
Leyla tüm bu sorgular arasında ihtiyaç duyduğu bir parçaçık deliliği de Mecnun’un alıp gittiği gerçeği ile de yüzleşince sonunda huzuru tevekkül ile buluyor. İşte inancın hürriyeti. Her şeyin Allah’tan geldiğine dair o inanç… Olacak olan her şeyin O’nun elinde olduğuna inanmanın insanı içinde bulunduğu her türlü çıkmazdan çıkarabileceğini anlatmanın muhteşem bir halini görüyoruz Leyla’da. Leyla bu noktada artık huzura ermekte.
Son mısralarda Leyla ile Mecnun’un hakikat yurdunda buluşmaları ile Leyla’nın sorgusu bitiyor. Benim penceremden görüntü buğulanmaya başlıyor. Bizim anladığımızz manada bir kavuşma değil ise bu, nasıl bir kavuşmadır acaba?
Şiir yorumu da şiirde olduğu gibi soru işareti ile sonlandı. Çünkü Leyla Köşesi şiiri, cevap niteliğinde bir şiir değil. Tamamıyla insanın özellikle Leyla’ların, Mecnun’ların kendisine soru sormasını amaçlayan bir şiir. Leyla olmanın da Mecnun olmanın da bizi nereye ulaştıracağını sorgulamak büyük bir meziyet. Zira bu işler, bilirsiniz karmaşık ve zor…
Simeranyada yalnızca şiir üzerine bir oluşum değildir. Dilerseniz hemen Only Yesterday (1991) Anime Film İnceleme Yorum başlıklı içeriğimizi de inceleyebilirsiniz!
Sosyal medya hesaplarımızdan hemen sonra şiir değerlendirmesini de bırakacağım.